11 Eylül 2007

Film Yorumları-1 "MUTLULUK"


Künye

Yönetmen: Abdullah Oğuz
Oyuncular: Özgü Namal, Murat Han, Talat Bulut,
Senaryo: Kubilay Tunçer - Elif Ayan - Abdullah Oğuz
Görüntü Yön: Mirsad Heroviç
Tür: Dram
Yapım Yılı: 2007
Ülke: Türkiye
Dağıtımcı: Kenda Film

Fragman



Meryem (Özgü Namal), perişan ve baygın halde, bir göl kenarında bulunur. Ailesi, kızlarının bir namussuzluk yaptığını düşünerek töre gereği öldürülmesine karar verir. Öldürme görevi ise yakın akraba Cemal’e (Murat Han) verilir. Çıktıkları ölüm yolculuğunda, Meryem ve Cemal’in yolları Profesör İrfan Kurudal (Talat Bulut) ile kesişir ve bu karşılaşma üçünün de kaderlerini değiştirecek mutluluğa doğru bir yolculuğun başlangıcı olur...

Filmi-Yorum:

Filmi izlemeden önce okuduğum bir kaç yorumda Özgü Namal’ın oyunculuğu çok ön plana çıkartılmıştı. Hatta takip etmeyi çok sevdiğim bir köşe yazarı (filozof) “Bir Özgü Namal filmi” diyecek kadar Özgü Namal merkezli yorumlar yapmıştı. Evet gerçekten de Özgü Namal müthiş bir oyunculuk sergilemiş. Zaten oynadığı her filmde hep başarılıydı. Ancak bu bir Özgü Namal filmi demek filmin diğer çok başarılı oyuncularına, yönetmenine, görüntü yönetmenine, kitabın yazarına, müziklerini yapana haksızlık olur.


Her şeyden önce Murat Han ve Talat Bulut’un oyunculukları da Özgü Namal’dan geri kalmayacak kadar başarılıydı. Hele Murat Han’ın aslında oldukça yabancısı olduğu bir yaşam tarzını ve bir karakteri yansıtmadaki başarısını yadsımak mümkün değil. Küçük rolleri olan yardımcı oyuncuların hünerleri de gerçekten dikkate değerdi. Örneğin Meral Çetinkaya.


Gözünüzde çanlandırmaya çalışın; Marmaris'in harika koylarında masmavi deniz, bir sürat teknesi, içinde şalvarlı kasketli iki adam yani “ağanın adamları” bir kadını kaçırıyorlar. Bu tekneyi son sürat takip eden başka bir sürat teknesi içinde inzivayı tercih etmiş zengin bir profesör ve askerden yeni gelmiş “ağanin oğlu”. Biraz zor oluyor değil mi? Filmi izlerken bu sahneyi hiç yadırgamıyorsunuz. Çünkü kurgu harika. Hikaye çok çarpıcı. Kendini bulmaya çalışan bir akademisyen ve törenin ölüme mahkum ettiği hayatında köyünden başka yer görmemiş bir kız ve onu öldürmekle görevlendirilmiş ağa oğlu. Bu üç yaşam bir teknenin içinde buluşuyor ve bize; törenin acımasızlığını, elinde ki naylon torbanın içindeki bir kaç parça eşyası ve düşmanları dışında hiç bir şeyi olmayan insanların çaresizliğini anlatıyor. Aslında hikayenin belirli noktalarına gerçekçi olmadığı yönünde itirazlarım olabilirdi. Ama bu filmin değil romanın eleştirisi olurdu. Zülfü Livaneli’nin Mutluluk romanını okumadan bunu yapamam. Bu kitap bütün dünyada o kadar ilgi gördü ki belki okumuş olsam da yapamazdım.


İzleyenlere filmde “en çok etkilendiğiniz sahne hangisiydi?” diye soracak olsanız; kimi Meryem’in kendisini asmaya hazırlanışını, kimi yine Meryem’in başına dayanmış bir tabanca eşliğinde kendini bir köprüden aşağıya atmasını, kimi Meryem’in ninesiyle vedalaşmasını kimi de filmin finalini söyleyecektir. Biraz şaşırtıcı ama benim en çok etkilendiğim sahnede ne Meryem ne de Cemal vardı. Ben en çok Profesör İrfan’ın annesi ile geçirdiği akşamda ona pişmanlıklarını anlatmasından etkilendim. Babasının cenazesine gelemeyişinden ve düğünününe anne babasını çağıramayışından duyduğu pişmanlığı.


Mutluluk çok güçlü bir film. İzledikten sonra bir süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Görüntüler çok başarılı. Her karede bir fotoğraf tadı var. Işık kullanımı çok etkileyici. Çok anlamam ama özellikle kamera konusunda son teknoloji kullanılmış. Amerikan filmlerinde görmeye alışık olduğumuz hareketli, uçan kamera görüntüleri var. Aslında filmle ilgili tek teknik eleştirim; bu görüntülerin çok fazla ve zaman zaman anlatılan hikayeden kopuk kullanılmış olması. Filmin bir çok sahnesi bir teknede geçiyor. Sanırım sinemacılar için en zorlandıkları çekimler böylesine sıkışık, dar mekanlarda yapılanlardır. Buna rağmen görüntüler neredeyse bir tanıtım filmi kadar güzel.


Ve tabi müzikler. Müzikler Zülfü Livaneli’nin. Görüntü ziyafetine o kadar yakışmışlar ki. Çoğu bildiğimiz ve çok sevdiğimiz Zülfü Livaneli ezgilerinin senfonik yorumları. Hele yelkovan kuşlarının peşi sıra yelkenleri rüzgarla şişmiş bir teknenin, bulutların arasından sızan gün ışığında yıkanmasını izlemek çok keyifliydi doğrusu.

Bu film kaçmaz.

Puan 8,0

0 yorum: